SIĞMADI KALBİME ,YAZACAK YER BULAMADIM DÜNYA ÜZERİNDE BİR YERE…

Beyaz bir kağıda beyaz mürekkeple yazı yazar gibiyim.
Ne yazdığımı sadece sen görebilirsin ey sevgili.
“Güzel uyu sevdiğim” dediğinde, namaz kılarken kendinden geçmiş ve gerçekten aşkına aşık halde hıçkıra hıçkıra ağlarken hiçbir sesi duymayacak kadar yokolmuş birinin sesini ancak sen duyabilirsin.Duydun sesimi ve ses verdin gönlümün çırpınışlarına.
Sicim gibi akan gözyaşlarımın sevdadan aktığını kimse bilemez ama sen bilirsin severken gözlerin merhamet damlaları ile yıkandığını.
Bu kadar yürekten seveni gören bir Yaratıcı varken, yaratılmış haliyle aşktan anlamayan ve yüzü,gözü,aklı,fikri ve bedeni kirden,pastan görünmeyenler  hissedemez ama sen onca kötülüğün arasında bu küçük yüreği her türlü kötülükten korumayı bilirsin.
Herkes kırmızının kalbe,mavinin gökyüzüne,beyazın gözbebeklerine ait olduğunu düşünürken; kırmızının damarda akan kana,mavinin hayata,beyazın insanın düşüncelerine daha çok yakıştığını ancak sen dile getirebilirsin!
Bir kadının bir erkeği sevmesinin sadece görünürde kalan bir hal olmadığını, gözle görülmeyen ve dille anlatılamayacak büyüklükte depremlerin ancak bu duyguyla tarif edilebileceğini sen ispat edebilirsin.
Hiçbir doğa olayının aşkın hükmünden daha tesirli sonuçları olacağına inanmıyorum ben artık…Kızgınlıkların,acıların,açlıkların,kibrin,gururun,paranın,uyuyup uyanmaların ve daha sayısız genel hayat hallerinin hiçbiri bu denli ipin ucunda sallandırmaz adamı.Hadi biri de çıksın desin ki,bir tek canlı aşksız yaşayabilir bu dünyada?Yoktur aslı bu tezin…Kimi canına,kimi güzelliğine,kimi parasına,kimi gücüne,kimi ailesine,kimi kendine,kimi …Aşık işte!Yok işte,yok!!!Aşık olmayan yok.İnkar edeni nankör sayarım.
Herkesten çok ama hiçkimsenin haberi olmayacak kadar içimde bu aşk benim.Şahidi sensin.Zafer nidalarıyla fethedilmiş bir ülke gibi kalbim.Kimin fethettiği değil,nasıl fethedildiğini sen bilirsin eyyy aşk!Kim görebilir ki bendeki bu deliliği senden başka?Kim değebilir ki avucumda duran kalbimin sıcaklığına?Kim varını yokedip yoğunu arar ki bunca manaya?Kim sen yoksun aslolan içimdeki der ki bana senden başka???Kim ne yaptığını bilmez halde sorgular ki acıyı senden başka?Kim gel demeden sözcükleri hizaya dizer ki sendeki aşktan başka?Bakınca derimin altında kalan hislerimi ciğerinden söker ki senden başka?Kim kadınını bazen yaşına aldırmadan küçük bir kızı sever gibi severken bazen onu annesi gibi şefkatli bulur ki senden başka?Kaybettiği herşeyi bilirken kim artık kaybetmesin,canı yanmasın,gözü yaşla ıslanmasın ve sebebi ben olmayayım der ki senden başka?Gücü yok,gücüm yok ama Biz çok güçlüyüz ve mutluyuz Biz Biz’e der ki senden başka?Başka aşk’a hazırım demenin güçsüzlüğünü ve acizliğini bu devirde reddebilir ki senden başka?
Ya sen ya da sen…Ben sana itaat ettim aşkta.Bana bu hisleri veren,istedi ki anlamasın,duymasın,bilmesin kimse bu sırrın iksirini senden başka!
Yoktun var oldun,acıttın can oldun,yok oldun yar oldun bu cana!
Acının en derinini dipsiz kuyularda buldum!Yaşarken ölmenin zehir gibi tadını tattım.Aklın yok olup ruhun can çekişmelerine şahit oldum.Tek bildiğim ne varsa çoklukta ezdim aşkımı.Tek derdi aşk olanın,aşkı baki olurmuş derler.Geçtiği her cümleyi kutsayan bir kelimeyle kül oldum.Ben artık ben değildim ve özümü aşk’ a verdim.
Ve ben yansıdığı her aynayı tertemiz yüzlere teslim etsin istedim aşk…Ona yüzünü çeviren kendi kötülüklerinden ve ihanetlerinden utanç duysun istedim.Bilinen yüzlerin arkasındaki gerçek yüzleri,maskelerinden kopartsın istedim aşk.Çırılçıplak kalsın istedim ortalarda aşk…Kimsenin dokunamadığı bir teni,sahip olamadığı hiçbir şeyi kirletemeyen elleri göstersin istedim sır’larında.Cehaleti,bilmedikleri olmasın,yeteneği sadece kalbine hükmedişi olsun istedim ruhların.Gözüne perde inmiş kör’lerden değildi aşk!!!Herşeyini ayan beyan ortaya koyduğun en sert duyguydu aşk.Tokat gibi yüzüne inen sayısız yaşanılanı bırakırdı kendine sahip çıkana.Öylesine benzersizdi vakarlı duruşu.
Tam da  bu sebepten,herkese yakışmadı aşk…Bir tek,nazenin bir güle dokunmaya kıyamayanların hassas ellerine;dilini koruyup gönül kırmayanlara ve asaleti ruhundan gelenlere yakıştı aşk!O,usta gönüllerde işlenirdi ve gören yoktu onu benim gibi.Tarif edebilecekte yoktu..!Gel gör ki tenini satanların,kalbini o vücuttan bu vücuda gezdirenlerin,dilini hoyratça sevda sözcükleriyle cüretkar bir halde kullananların,başka ruhları kendine esir etmede usta olanların oyuncağı olduğunu bile bile gerçekten hakkıyla yaşayanları her iki alemde de ihya etmeye hazırdı aşk.Bekledi sonunu…Göremedi aşkı maharetli elleriyle kalıplara sokanlardaki hadsizliği!
Ve her canlının sonunu bildiği aşklardan değildi bu yürekte kalan.Sonunu bilmediği yola çıkıpta  kendini arayanların en hakiki yoldaşıydı.Yoldaş bildiğine sorsalardı aşk neydi diye,lal olur kalırdı dili.Sahi! Sorsaydı sana ben neyim diye,sen ne cevap verirdin ey ‘aşk’?

Yıllar geçse de üstünden…

Umutla ve heyecanla başlıyor insan her yeni güne. Koca bir yılı, 365 günlük bir zaman dilimini yaşarken farketmiyoruz çoğu kez ne hissettiğimizi…Ama ben söyleyeyim nerelere dokunduğunu yaşananların ve an’larin.
Benim kalbime,gözüme,bakışima,hücrelerime ve hayallerime dokunuyor herşey.Hayat bu yaşananların adı! Kiminin doyasıya mutlu kiminin acı ve hüzünden yerle bir olduğu,kiminin duyarlı ve erdemli yaklaşımı ile kelebek etkisi yaydığı alanlarda nefes alan can’larin varoldugu bir yer burası. Geçici ama hesabı kalıcı bir olaylar silsilesine isteyerek ya da istemeyerek dahil olduğumuz bir oyun alanı. Yaşınız kaç olursa olsun oyuncaginizin kırılmasına tahammül edemediğiniz garip bir mecra işte.
Kabul edin ama!Oyuncuların rolleri çok iyi belirlenmiş. Bu rolleri iyi anlamak ve karşılarında dik durmak ve akışı bozmadan oyuna devam etmek gerek!
İnançla…Kendine inanarak…Huzurla ve aşkla…
Kısaca sizden gitmeden biz olmayı becererek yapmak gerekiyor bunu.
Ne getirir size bu yıl ve bu yollar bilemeyiz,yaşayarak öğreneceksiniz ama benim tek dileğim;yüreğimin daha da güçlenmesi ve bana verilen tüm emanetleri saklı tutmayı becerebilmek…Hazinelerimi koruyarak yola devam etme çabam;her daim ayakta kalma vesilem olsun inşallah.
Benim en özel can parçam!Koruduğun ne varsa seninle kalsın. Canın hiç ağrimasin.Yaradan halini,sen O’na arz etmeden şifa ile taclandirsin.
Bu arada,selamı var dostlarim size, benim kara sevdamın. Nasıl bir aşkın şahidi olduğunuza siz bile inanamayacaksiniz diye selamını aşkla ve saygı duruşuyla iletiyorum …
Sevgiyle,mutlu ve huzurlu kalın. Ömrünüz bereketli olsun.

Android için WordPress ile gönderilmiştir

Bir ömür böyle sakin kalmak istiyorum

En çok sevdiğim kelime,huzur…Sükuneti içinde barındıran ve hayata 1-0 önde başlamaya sebep olan dinginlik..!

Herkes farklı evlerde, farklı düşüncelerde, farklı duygularda iken; ben denizlerimdeki fırtınaların dindiği anlarda olduğu gibi kendimle başbaşa kalmayı seçiyorum her demde.

Sebep olan sensin.Yaşanılan her duyguda bir tutam sihir katıyorsun dünyaya!Merkezinde iken Dünya’nın, korunaklı bir köşkte varlığını ezelden ebede sürdürür gibisin. ‘Yüzüne baktığımda dinlendiğim …..’ diye not düşmüştün kitabımıza. Sen durgun bir su ben durgun bir su yatağı, hayat debisi yüksek sular gibi akarken ölüm gelse hoşgeldin diyecek kadar vazgeçmiş bekliyoruz sanki…

Bir tek gün  bana senden bahsetmediğim oldu mu diye yokluyorum zihnimi.Ne mümkün…Ezberimde olan tek hayat gerçeğisin sen! Okudukça bizler, bizden sonrakiler biz’i; varlığımız bizden öte anılacak diye öyle mutluyum ki…

Şimdi…Tut elimden sıkıca ve BESMELE çek insan olma yolunda attığın ilk adıma!

‘Hoşçakal olacaklar sensiz olsun,daha durmam boşluklarında ben boğuluyorum’ dediğin günler geride kaldı.Önünde duran ışığı takip et ve avuçlarından hiç bırakma Güneş’i.

Huzurun eksik olmasın,sessizliğin efendisi..

bir hayal….

Merhaba yeni dünya…

Doğumgünü hediyesi gibidir bazen bazı insanlar. Değişiminize, bile isteye ortak olur.Kimin kimi nerede bulduğu değil,bulduğunu paylaşma halidir onu size sevdiren…Bazen iki nokta bazen üç nokta koyarsınız yazdıklarınızın sonuna. Bilen bilir hangisinin sizin için ne anlama geldiğini.Bu blog, önce kendime ve iç dünyama yönelik olduğu için anlam bütünlüğünü zamanla size de aktaracağım insanlar var benim hayatımda. Açılış yazımda kelimeleri üzerine alınması gereken 2 güzel insana ve hayatımdaki diğer paha biçilmez değerdeki insanlara ithafen gelsin bundan sonraki özneler, yüklemler,tümleçler ve bağlaçlar…

Uzun soluklu ve heyecanı içinde her daim devam eden hayat döngümün en önemli kahramanına gelsin ilk teşekkür.İçinde en uzun cümleleri barındıran üç noktaları düşüncelerimin finaline koymama sebep olan sensin.Onca fikri ve duyguyu yıllardır bu bedende yaşatan ve seni sana dahi anlatamadığım bir dünyanın masal kahramanı gibisin. Kalemi elime alıp beni yazmaya teşvik eden halin, an gibi aklımda!Sayende kalemle dost oldum. Seni daha iyi anlatma hevesim, mürekkebi rengarenk görmeme sebep oldu. Seni yaşatacak nice güzel güne, gökkuşağı gibi yayılmana ”merhaba”

O bir yaşam koçu…Onu tanıdığım gün, sanırım durup soluklanmanın şart olduğunu evrenin bana sert bir tokat atarak anlattığı gündü. Kendine güvenmenin, inanmanın ve başarmak için sadece kendin olmanın yeterli olduğunu sizinle öğrendim. Hayatıma değen sihirli elleriniz, 6 ayda duruşumu, bakışımı, yaşamdan beklentilerimi değiştirecek güçteydi. Bir insana güvenerek onunla konuşmanın kıymetini, masal kahramanımla birlikte yaşayarak öğrettiniz siz bana! Bir dost, bir arkadaş ve en önemlisi sadece bu dönemlerde yanımda olmaktan çok ötede bendeki yeriniz…Emeğiniz büyük üzerimde.Sizi seviyorum!

Ve hepinize ayrı ayrı yerler ayırdığım, bazılarınızı hiç tanımamış varsaydığım ama yaşattığınız acılarla geleceğimi inşa etmekte faydasını gördüklerim, sevdiklerim, saygı duymadıklarım, ailem, can dostlarım…Sayılarınız gün geçtikçe azalsa da ben sizinle Dünyaya ayak uydurup yaşamayı öğrendim. Hepinize ayrı ayrı teşekkür ediyorum…

Artık kendiyle barışık, büyümekten korkmayan,iyiyi ve kötüyü harmanlamayı becerebilen ve değer verdiği her an, her insan, her olay ve her hayat parçası için yaşamayı seçen biri var burada!

Merhaba ‘hayat’…